Ana içeriğe atla

TEKNOLOJİ... BULUNMAZ BİR NİMET Mİ? BİR BAŞ BELASI MI?


Çok sevdiğim ve bildiğim kadarıyla bir Azeri atasözü olan bir deyiş şöyle der: Aynı çiçekten arı bal yapar,yılan zehir yapar. Bu sözü akılları yettiğince zamanı geldikçe çocuklarımıza aktarmalıyız diye düşünüyorum. Çünkü üreten bir varlık olarak insan sadece olaylara maruz kalan olaylardan etkilenen bir varlık değil,aynı zamanda dünyaya ve olaylara yön verebilme becerisi de olan bir canlıdır. Bu nedenle karşılaştığımız her olayda bunu kendimize sormalıyız. Biz buradan bal mı yapmak istiyoruz yoksa zehir mi? Teknoloji de böyle aslında. Tamamen kullanım amacına göre değişebilen bir yapısı var.
Banka ödemelerimizi,alışverişlerimizi,sosyal paylaşımlarımızı,bilgi gereksinimimizi,eğlence ve oyun ihtiyacımızı karşılarken bulunmaz bir nimet iken; internet üzeri dolandırıcılık,pornografi, çeşitli oyunlar yoluyla yapılan zorbalık ve ölüme kadar uzanabilen kötü uygulamalara bakarsak tam bir baş belası.
Bu yazıyı son günlerdeki Momo isimli ve çocukları oldukça korkutan haberlerin üzerine yazma ihtiyacı hissettim.
Peki biz aileler ve eğitimciler bu gibi durumlarda ne yapmalıyız. Atasözünün belirttiği gibi çiçekten zehir yapan yılanlar var diye çiçekleri mi kötülemeliyiz. Yoksa biz bu çiçeklerden nasıl bal yaparız diye mi düşünmeliyiz. Cevap tabi ki ikinci seçenek.
Teknoloji çağında doğup büyüyen ve ileride sahip olacakları hemen hemen bütün iş kollarında teknolojiye ihtiyaç duyacak çocuklarımıza bu araçlarımızı yasaklamaktan ziyade bunların doğru işler için nasıl kullanılacağını öğretmeliyiz. Bu kullanımlar sırasında ne gibi olumsuzluklarla karşılaşabileceklerini ve bu durumlarda neler yapmaları gerektiğini çocuklarımıza güzelce anlatırsak televizyon,telefon,bilgisayar ve tablet gibi bütün araçları doğru kullanmayı bilen ve bu araçlardan en iyi şeklide faydalanabilen çocuklar yetiştiririz. Aksi taktirde komşumuza bile emanet ederken düşündüğümüz çocuklarımızı ucu bucağı olmayan bir denize tek başlarına bırakmış oluruz ki bu da iyi sonuçlar doğurmayabilir.

O halde güvenli teknoloji kullanımı konusunda uzman olan Bahçeşehir Üniversitesi öğretim üyesi Yavuz Samur'un videolarda değindiği konulara dikkat etmeliyiz.
Bunlara ek olarak saymak gerekirse teknolojiyi nasıl güvenli kullanabiliriz bakalım.
1- Sınırlı süre belirlemek,
2-Teknoloji kullanımını olumlu başka şartlara bağlamak,mesela okul ya da kurs çalışmaları olumlu olursa daha fazla zaman vermek ,çevresine fayda sağlayabilecek diğer tür davranışlar gibi...
3-Güvenli internet filtresi gibi araçları kullanmak zararlı içeriğe ulaşmayı engelleyebilir.
4-Özellikle internet kullanımı sırasında ilkokul çağı çocuklar için daha kolay olan girdikleri site ya da youtube kanallarını takip etmek,
5-Öğrenebilirsek gelişimlerine katkı sunabilecek site ya da kanalları bulup onları yönlendirmek
6-Son olarak her ne olursa olsun çocuklarla iyi bir iletişim kurup olumsuz olaylar yaşanmaması için zararlı içerikleri onlara anlatmak ve bu içeriklerle karşılaşırlarsa derhal size bilgi vermelerini sağlamak en önemli ve yasaklamadan daha faydalı olacak kurallardır.

Ayrıca Burdur Rehberlik ve Araştırma Merkezinin Teknoloji kullanımı konusunda hazırlamış olduğu bu veli bülteninde de tüm ayrıntılara güzelce değinilmiş.Bu bültene de buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Bu ve benzeri yapıcı tedbirleri çocuklarımıza iyi anlatabilirsek teknolojiden bal yapmayı öğretmiş oluruz.
Umarım bu yazı velilerin kafasındaki bazı  soru işaretlerini gidermeye yardımcı olmuştur.


Mehmet EROĞLU 
Sınıf Öğretmeni 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KAYIP NESNE BULMA ETKİNLİKLERİ

Kayıp nesne bulmacaları çocukların büyük bir zevkle yaptıkları çalışmalar arasında bulunmaktadır. Keyifle çalışma imkanı sunmasının yanında kayıp resim bulmacaları aynı zamanda çocukların farklı algı alanlarının gelişmesine de katkı sunmaktadır. Bu çalışmaları yaparken öğrencilerin merak duygularının arttığı, detayları fark etme becerilerinin,olaylara farklı açılardan bakabilme,şekil zemin farklılıklarını algılayabilme yetilerinin geliştiği,dikkat süresi ve yoğunluğunun arttığı sınıf içi uygulamalarda bizzat tecrübe ettiğim gözlemlerdir. En az bu becerileri geliştirmesi kadar önemli olan duyuşsal özelliklerden sabır ve azim gibi olumlu kazanımları da desteklemektedir. Çocuklar çalışmalara ilk başlandığında her ne kadar hemen hepsini bulmak isteseler de zamanla beklemeyi ve pes etmeden denemeyi alışkanlık haline  getiriyorlar. Bu nedenle çok çok zorlanmadıkları takdirde ebeveynlerin yardım etmesine gerek yoktur. İstisnai durumlarda anne babalar yardımcı olabilirler. Yenilerini

BİLSEM NE ÖĞRETMENİM?

Değerli okurlar; bu yazımızda konumuz son dönemlerde daha sık adını duymaya başladığımız ve sınav hazırlık süreci oldukça abartılmaya başlanan bilsem. Peki, nedir acaba bu bilsem? Giriş sınavı için hazırlık yapmaya gerek var mıdır? Çocuğumuzun bu konudaki ilgi ve ihtiyaçları nelerdir? Öncelikle bu ve benzeri soruları açıklayarak işe başlayalım. Kısa adı bilsem olup, açılımı bilim sanat merkezi olan bu kurumlar, özel yetenekli öğrencilere yeteneklerini geliştirmek üzere etkinlik ve proje tabanlı destek eğitim hizmeti sunan kurumlardır.  Bilim sanat merkezleri, özel yetenekli öğrencilere kendi potansiyellerini anlamaları, kendilerine ve topluma katkıda bulunabilmeleri için okullarda verilen eğitimi zenginleştiren ve farklılaştıran programları bünyesine alan kurumlardır.  Bu durumda özel yetenekli birey nedir sorusuna da açıklık getirmek isterim.  ÖZEL YETENEKLİ BİREY Yaşıtlarına göre daha hızlı öğrenen; yaratıcılık, sanat, liderliğe ilişkin kapasitede önde olan, öze

BİZİM ÇOCUK OKUMUYOR :(

  Daha dün birinci sınıftık. Okumayı sökecek mi? Akıcı okuyacak mı? Öyle miydi, böyle miydi?  Derken 2. sınıf okuma öğrenildi ama nasıl hızlanacak? Okuduklarını nasıl daha iyi anlayacak?  Hooop geldi çattı üçüncü sınıf. Ama bir sorun var. Bizim çocuk okumuyor. Öğretmen sorup takip etmeden, anne baba başında beklemeden okumuyor. Yok yok olmayacak bu çocuk sözlerini duyar gibiyim. İlkokulun en önemli tarafı çocuğunuzun ne kadar bilgi ile doldurulduğu değil, ona hayatı boyunca rehberlik edecek doğru alışkanlıkları edindirmek için kritik bir dönem olmasıdır. Bu alışkanlıkların en önemlisi de okuma alışkanlığıdır. Fakat okullar ve biz öğretmenler bazen bilerek bazen de sistemin bir devamı olarak bu alışkanlığı yanlış uygulamalar yüzünden hiç yerleştirmeden kaybettirebiliyoruz.  Peki neyi yanlış yapıyoruz da bu ülkenin büyük bölümü yılda bir kitap bile okumuyor. Yıllarca okullarda eğitimini almasına rağmen kitap sözcüğünü duyduğunda yüzünü ekşitiyor. Ama aynı kitabın dizisi çıkınca ağzı açık